Yeşil Dönüşüm Ekonomisi – Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’ye Etkileri
Türkiye’nin AB ile olan güçlü ticari bağları, özellikle Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi uygulamaların Türkiye’nin sanayi ve ihracat sektörlerinde birtakım etkilere yol açacağı anlamına gelmesi ile Türkiye, Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan doğrudan etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin AB’nin yeni çevresel ve iklim politikalarına uyum sağlaması önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın stratejik hedefleri ve bu hedeflerin Türkiye üzerindeki etkileri hukuki bir perspektiften ele alınacaktır. Ayrıca Türkiye’nin uyum süreci ve bu süreçte karşılaşacağı hukuki zorluklar değerlendirilecektir.
Giriş
Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal), Avrupa Birliği’nin (AB) sürdürülebilir kalkınma ve iklim nötrlüğü hedeflerine ulaşmayı amaçlayan kapsamlı bir strateji planıdır. Bu plan, AB’nin 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşması, yani net sıfır karbon emisyonu gerçekleştirmesi amacı doğrultusunda bir dizi politika ve düzenlemeyi içermektedir. Yeşil Mutabakat, sadece çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmayı değil, aynı zamanda AB ekonomisinin rekabetçiliğini artırmayı, inovasyonu teşvik etmeyi ve çevre dostu iş alanları yaratmayı hedeflemektedir. Bu strateji, AB’nin çevresel ve ekonomik politikalarında geniş kapsamlı bir dönüşüm sürecini başlatmaktadır. Avrupa İklim Kanunu (Regulation (EU) 2021/1119), bu hedefleri hukuken bağlayıcı hale getiren temel düzenlemelerden biridir. Bu kanun çerçevesinde AB, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını %55 oranında azaltmayı ve 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşmayı taahhüt etmektedir. AB, bu hedeflere ulaşmak için enerji verimliliği, döngüsel ekonomi, biyoçeşitlilik, emisyon azaltımı ve finansman gibi çeşitli alanlarda stratejiler geliştirmiştir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Stratejik Hedefleri
Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB’nin çevre ve iklim politikalarında köklü değişiklikler öngören bir stratejidir. Bu strateji, AB İklim Kanunu (Regulation (EU) 2021/1119) ile hukuki bir dayanağa sahiptir ve üye ülkelerin bu kanun kapsamındaki hedeflere ulaşmaları yasal olarak zorunlu kılınmıştır. Mutabakatın ana hedefleri arasında enerji verimliliği, döngüsel ekonomi, biyoçeşitlilik, emisyonların azaltılması ve sürdürülebilir finansman yer almaktadır.
Enerji Verimliliği
AB, enerji verimliliğini artırma hedefini, 2018/844 sayılı Enerji Performansı Direktifi (Energy Performance of Buildings Directive – EPBD) ve 2012/27/EU sayılı Enerji Verimliliği Direktifi (Energy Efficiency Directive – EED) aracılığıyla yasal çerçeveye oturtmuştur. Bu düzenlemeler, üye devletlerin enerji tüketimlerini azaltma ve enerji verimliliğini artırma zorunluluğunu getirmektedir. Özellikle binaların enerji performansının iyileştirilmesi, AB’nin enerji stratejisinin merkezinde yer almaktadır. EPBD, yeni binaların neredeyse sıfır enerji standardında inşa edilmesini öngörürken mevcut binaların enerji verimliliğini artırmaya yönelik kapsamlı bir yenileme stratejisi içermektedir. Türkiye’nin, enerji verimliliği konusunda AB standartlarına uyum sağlaması beklenmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’de Enerji Verimliliği Kanunu ve ilgili ikincil mevzuatın AB direktifleri ile uyumlu hale getirilmesi önem arz etmektedir. Türkiye’nin enerji verimliliği alanında daha etkin sonuçlar alabilmesi için binaların enerji performansını iyileştirecek adımlar atılması ve enerji tasarrufunu sağlayacak teknolojilerin teşvik edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, enerji verimliliği çalışmalarında uygulanacak teşvik mekanizmaları ve finansman modelleri de Türkiye’nin AB ile uyum sürecini hızlandıracaktır.
Döngüsel Ekonomi
AB’de kaynakların daha verimli kullanılması ve atıkların azaltılması amacıyla döngüsel ekonomi stratejisini benimsenmiştir. Bu strateji, 2008/98/EC sayılı Atık Çerçeve Direktifi (Waste Framework Directive) ile desteklenmektedir. Direktif, üye devletlerin atık yönetim sistemlerini iyileştirme ve kaynak verimliliğini artırma yükümlülüğünü getirmektedir. AB’nin Döngüsel Ekonomi Eylem Planı, atıkların geri dönüşüm oranını artırmayı, yeniden kullanım ve onarım süreçlerini teşvik etmeyi ve doğal kaynakların verimli kullanılmasını hedeflemektedir. Türkiye’de atık yönetimi politikalarının AB’nin Atık Çerçeve Direktifi ile uyumlu bir yapıya kavuşturulması, Türkiye’nin bu alandaki yasal düzenlemeleri oluşturması ve uygulaması gelişme katedilmesi bakımından önem teşkil etmektedir. Atıkların geri dönüşümüne yönelik ulusal hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşılmasını sağlayacak hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesi bu yönde hizmet etmektedir. Türkiye’nin bu bağlamda çevre dostu bir atık yönetimi politikası geliştirmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkıda bulunacaktır.
Biyoçeşitlilik ve Ekosistemlerin Korunması
AB, biyoçeşitliliği koruma ve ekosistemlerin sürdürülebilir yönetimi konusunda kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmuştur. Bu çerçeve, 92/43/EEC sayılı Habitat Direktifi (Habitats Directive) ve 2009/147/EC sayılı Kuş Direktifi (Birds Directive) gibi düzenlemeler ile desteklenmektedir. Direktifler, üye devletlerin doğal yaşam alanlarını ve türleri koruma yükümlülüğünü getirmektedir. AB’nin Biyoçeşitlilik Stratejisi, 2030 yılına kadar AB’nin kara ve deniz alanlarının %30’unun korunmasını hedeflemektedir. Türkiye’nin biyoçeşitlilik ve ekosistemlerin korunması hususunda AB ile uyumlu politikalar geliştirilmesi gerekmekte, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi suretiyle AB’nin biyolojik çeşitlilik stratejisine uyum sağlanmalıdır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve Bern Sözleşmesi çerçevesinde de bu alandaki yükümlülüklerin etkin biçimde yerine getirilmesi gerekmektedir.
Kirletici Madde Emisyonlarının Azaltılması
AB, hava kirliliğini ve diğer çevresel kirleticilerin emisyonlarını azaltmak amacıyla 2016/2284 sayılı Ulusal Emisyon Tavanları Direktifi’ni (National Emission Ceilings Directive – NEC) uygulamaya koymuştur. Bu direktif, üye devletlerin belirli kirleticiler için emisyon tavanlarını karşılamalarını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de Mevcut Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği, NEC Direktifi ile uyumlu hale getirilme, Türkiye’nin AB ile olan ticari ilişkilerini güçlendirecek bir adım olacaktır.
Finansman
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın uygulanması için sağlanacak finansman, AB’nin Yeşil Mutabakat Yatırım Planı (Sustainable Europe Investment Plan) aracılığıyla desteklenmektedir. AB, 1 trilyon Euro değerinde bir yatırım planı öngörmüş ve bu planı AB Kamu İhale Direktifi (2014/24/EU) ile uyumlu şekilde yürütmeyi taahhüt etmiştir. Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde bu tür finansman modellerinden etkin şekilde yararlanması gerekmektedir. Yeşil tahvil ihracı ve sürdürülebilirlik temalı yatırımların teşvik edilmesi bu süreçte rol oynayacaktır. Ayrıca Türkiye’nin Kamu İhale Kanunu ve ilgili ikincil mevzuatını AB standartlarına uygun hale getirmesi, uluslararası finansman kaynaklarına erişimini kolaylaştıracaktır.
Avrupa Yeşil Mutabakatı Çerçevesinde CBAM ve Karbon Piyasası Düzenlemeleri
Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşma hedefini desteklemek amacıyla Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması’nı (Carbon Border Adjustment Mechanism – CBAM) kabul etmiştir. CBAM, AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU Emissions Trading System – EU ETS) ile entegre biçimde çalışmakta olup, AB’nin sera gazı emisyonlarını azaltma politikasının kritik bir bileşenini oluşturmaktadır. Bu mekanizma, yüksek karbon emisyonlarına neden olan üretim süreçlerinin AB dışına taşınmasını ve böylece karbon kaçağını önlemeyi amaçlamaktadır. CBAM, başlangıçta çimento, elektrik, gübre, demir-çelik, alüminyum ve hidrojen gibi karbon yoğun sektörleri kapsayacaktır. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, AB’ye mal ihraç etmek istediklerinde üretim süreçlerinden kaynaklanan karbon emisyonlarını beyan etmek ve bu emisyonlar için CBAM sertifikası satın almakla yükümlü olacaklardır. CBAM sertifikalarının fiyatı, AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) kapsamında belirlenen karbon fiyatlarına göre belirlenecektir. Türkiye, CBAM kapsamında önemli bir ticari ortak olarak yer almaktadır. Türkiye’nin AB ile olan ticari ilişkileri dikkate alındığında, CBAM düzenlemelerinin özellikle demir-çelik, çimento ve alüminyum sektörlerinde ciddi etkiler yaratacağı öngörülmektedir. Türkiye’nin karbon piyasası düzenlemelerini AB ile uyumlu hale getirmesi ve bu alandaki mevzuatını geliştirmesi atılacak adımlar arasında sayılabilir. Türkiye, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından 2023 yılında yayımlanan yönetmelik taslağı ile karbon piyasalarının işleyişine yönelik ilk adımı atmış olsa da, bu düzenlemelerin AB standartlarına tam uyum sağlayacak şekilde kapsamlı hale getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin mevcut mevzuatında sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması konularında AB mevzuatına uyumlu yasal düzenlemeler yapılmalıdır. CBAM’in 2026 yılında tam olarak devreye girmesiyle birlikte Türkiye’den AB’ye mal ihraç eden firmalar, CBAM sertifikası satın almak zorunda kalacaklardır. Bu süreç, Türkiye’nin ulusal karbon piyasasının oluşturulmasını ve AB ile ticarette rekabet avantajını koruyacak hukuki düzenlemeler geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
IV. Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Uyum Süreci
Türkiye, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında uygulamaya konulan düzenlemelerin etkilerini azaltmak ve AB ile olan ticaretini sürdürebilmek amacıyla çeşitli yasal ve kurumsal düzenlemelere başlamıştır. Türkiye’nin AB ile güçlü ticari bağları, bu uyum sürecini hukuki olarak kritik hale getirmektedir. Türkiye’nin uyum sürecinde dikkate alması gereken başlıca düzenlemeler, AB’nin çevre ve iklim mevzuatının temelini oluşturan direktifler ve tüzüklerdir. Türkiye’nin enerji arzının büyük bir kısmı fosil yakıtlardan sağlanmaktadır, bu durum enerji güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik açısından hukuki riskler doğurmaktadır. 2022 itibarıyla enerji arzının %70’i doğalgaz, kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan karşılanmakta olup, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %32 seviyesine çıkmıştır. Türkiye’nin enerji politikalarının AB’nin Enerji Birliği Stratejisi ve Yenilenebilir Enerji Direktifi (Renewable Energy Directive – 2018/2001/EU) ile uyumlu hale getirilmesi, enerji güvenliğinin sağlanması ve AB pazarına erişimin devamı açısından kritik olarak değerlendirilmektedir.
Bu çerçevede, Türkiye’nin mevcut Enerji Verimliliği Kanunu ve ilgili ikincil mevzuatı gözden geçirerek AB direktifleri ile uyumlu hale getirmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin, karbon kaçağı riskini azaltmak için Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurma veya karbon vergisi uygulama alternatiflerini göz önüne alması gerekmektedir. Bu süreçte karşılaşılabilecek hukuki engellerin aşılabilmesi için AB ile yürütülecek müzakerelerde uyum sürecine yönelik bir yol haritası oluşturulması kayda değer bir strateji arz etmektedir.
Türkiye’nin Yeşil Dönüşümünde Yeşil Finansman ve Sürdürülebilir Yatırımların Rolü
Yeşil finansman, çevre dostu projelerin finansmanını ifade etmektedir ve bu projeler genellikle yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, atık yönetimi, su ve doğal kaynakların korunması gibi sürdürülebilirlik odaklı alanlarda yer almaktadır. Türkiye, bu alanda belirli aksiyonlar almış solup, çevre dostu projelerin finansmanında büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Ancak yeşil finansmanın daha da yaygınlaştırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi amacıyla uluslararası ve yerel finans kuruluşlarının kredilendirme süreçlerinin daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Türkiye, yeşil finansmana erişim konusunda hem uluslararası hem de yerel kuruluşlarla iş birliği yapmaktadır. Yeşil finansman araçlarının AB’nin devlet yardımı kuralları ve sürdürülebilir yatırımlara ilişkin yasal çerçeve ile uyumlu bir şekilde tasarlanması önemlidir. Türkiye’deki finansal kuruluşlar, AB standartlarına uygun yeşil tahviller ve sürdürülebilirlik temalı yatırım araçları geliştirmelidir. Bu çerçevede Türkiye’nin Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yeşil tahvil ihracı için yayımlanan düzenlemeler, AB’nin 2017/2402 sayılı Sürdürülebilirlikle İlgili Açıklama Yönetmeliği (SFDR) ile uyumlu hale getirilmelidir. Türkiye’nin AB ile ticari ilişkileri, Yeşil Mutabakat’a uyum sürecinde önem arz ettiği gibi CBAM’in uygulanması, Türkiye’nin AB pazarına erişimini zorlaştırabilecek bir faktör olabilecektir. Bu nedenle Türkiye’nin, yeşil dönüşüm projelerini finanse edebilecek hukuki ve kurumsal yapıları oluşturması birincil adımlardan sayılmalıdır. Bu yapıların, AB’nin ilgili finansal düzenlemeleri ve sürdürülebilir yatırım politikaları ile uyumlu hale getirilmesi, Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecindeki başarısını artıracaktır.
Türkiye’de ve Dünyada Sürdürülebilir Proje Finansman Modelleri ve Örnekleri
Türkiye’nin yeşil dönüşüm süreci, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için büyük ölçekli projelerin hayata geçirilmesini gerektirmektedir. Bu projelerin başarısı, etkin proje finansman stratejilerine bağlıdır. Yeşil dönüşüm projelerinin finansmanı, yatırımcılar açısından düşük risk ve cazip getiri sağlayan fırsatlar sunmaktadır. Kamu-özel sektör ortaklıkları, yeşil tahviller ve sürdürülebilir krediler gibi finansman araçları, projelerin çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma kapasitesini artırırken, yatırımcılar için de cazip fırsatlar oluşturmaktadır. Türkiye’deki ilk yeşil tahvil ihracı, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) tarafından 2016 yılında gerçekleştirilmiş olup, 300 milyon Amerikan doları değerinde ve 5 yıl vadeli olarak ihraç edilmiştir. 2016 yılından bu yana yeşil tahvil piyasası büyüme kaydetmiş ve 2023 yılında toplamda 3,2 milyar dolara ulaşmıştır. Bu tür finansman araçları, projelerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini desteklerken, yatırımcılara da düşük riskli ve cazip getiri sunmaktadır.
Yeşil dönüşüm projeleri, genellikle yüksek maliyetli ve uzun vadeli yatırımlar gerektirdiğinden, kamu-özel sektör ortaklıkları (PPP) bu projelerin finansmanında rol oynamaktadır. PPP modelleri, projelerin finansal risklerini dağıtarak kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlar ve özel sektörün yenilikçi çözümler geliştirmesine olanak tanır. Türkiye’deki yenilenebilir enerji projeleri, ülkenin enerji bağımsızlığına katkıda bulunurken, ekonomik kalkınma ve istihdam yaratma açısından da fırsatlar sunmaktadır
Sonuç
Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde proje finansmanı, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi açısından stratejik bir değere sahiptir. Bu kapsamda, kısa vadede temiz enerjiye yönelik yatırımların artırılması gelişme kaydetmeye yarar sağlayabileceği gibi aynı doğrultuda elektrikli araç kullanımı ve binaların karbonsuzlaştırılması gibi alanlarda sağlanacak ilerlemeler, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacaktır. Yeşil dönüşüm projelerinin finansmanında uluslararası iş birliği ve yerel finansman kaynaklarının etkin kullanımı, Türkiye’nin bu süreçte başarılı olmasının temel unsurlarından biridir. Sonuç olarak, Türkiye’nin çevresel hedeflerine ulaşabilmesi ve yeşil ekonomi alanında rekabetçi bir konuma sahip olabilmesi için stratejik proje finansmanının ve uluslararası iş birliklerinin etkin şekilde yönetilmesinin arz ettiği değeri yadsımamak gerekmektedir.
Yorum bırakın