Şirket ve Ortakların Hukuki Sorumluluğu – Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Yöntemleri

şirket ortaklarının hukuki sorumluluğu

Tüzel kişiler, belirli ve sürekli bir amacı gerçekleştirmek amacıyla örgütlenen ve kurucularından bağımsız olan mal veya kişi topluluklarıdır. Tüzel kişiler, gerçek kişiler dışında kalan ve hak ehliyetine sahip kişilerdir. Bu bağlamda tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler. Ticari hayatta, borçlu şirketlerin veya şirket ortaklarının ve üyelerinin, şirket tüzel kişiliğinin arkasına saklanarak alacaklılarına zarar verme kastıyla, dürüstlük kurallarına aykırı tasarruflarda bulundukları görülmektedir. Bu yazımızda tüzel kişiliğin arkasına saklanılarak gerçekleştirilen tasarruflara karşı, alacaklıların istisnai hallerde başvurulabilecekleri tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi incelenmiştir.

Giriş

Tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişinin ayrılığı ilkesinin göz ardı edilerek tüzel kişiden alacaklı olan üçüncü kişilerin, tüzel kişiliği oluşturan kişilere başvurabilmesi anlamına gelmektedir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, tüzel kişiliğin ortaklarının sorumluluklarını öngören açık bir kanun veya sözleşme hükmünün olmamasına rağmen, ortakların, tüzel kişinin borçlarından tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanılması sebebiyle sorumlu olduğu durumları ifade etmektedir. Tüzel kişilik perdesinin aralanabilmesi için öncelikle söz konusu olayın uygulanabilir nitelikte özel bir düzenlemenin bulunmaması gerekmektedir. Bu sebeple işbu düzenlemenin; tüzel kişilik ortağının, tüzel kişinin borçlarından sorumlu tutulabileceğinin içermesi teknik anlamda tüzel kişilik perdesinin aralanması durumunu ortadan kaldırmaktadır. Tüzel kişilik perdesinin aralanması, kanun koyucu tarafından düzenlenmemiştir. Bu durum zaman içinde ortaya çıkmış, öğreti ve uygulamada kendine yer edinmiştir. Kanun koyucu tarafından düzenlenmemiş olması nedeniyle hangi şartlar altıdan tüzel kişilik perdesinin aralanacağı net bir şekilde ifade edilememektedir. Somut olaylar bakımından yargı önüne intikal eden uyuşmazlıkların durumlarına göre karar verilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin aralanabilmesi gereken bir ön koşul bulunmaktadır. Bu ön koşul ise tüzel kişilik alacaklılarının zarara uğramaları yani alacaklıların alacaklarını tüzel kişilikten tahsil edememeleri gerekmektedir. Uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanması daha çok ticaret şirketleri bakımından karşımıza çıkmaktadır.

Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasının Türleri

Tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir.

Tüzel Kişilik Perdesinin Düz (Doğrudan) Aralanması

Tüzel kişilik perdesinin aralanması denildiğinde ilk akla gelen durum, perdenin düz aralanması durumudur. Perdenin düz aralanması durumu, şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. Bu durum; tüzel kişinin alacaklılarına, tüzel kişilik perdesini sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötüye kullanan tüzel kişinin hâkim ya da tek ortağına başvurma imkânı sağlanmaktadır. Yargıtay kararlarında da tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılması kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında, taahhüt edilen sermayenin ödenmediği halde ödenmiş gibi gösterilmesi neticesinde ortakların şirketi zarara uğrattığının tespit edildiği, şirket yönetimine talimatları ile yön veren hâkim ortaklar yönünden tüzel kişilik perdesinin düz şekilde kaldırılarak hâkim ortakların sorumluluklarına gidilmesi yönünde verilen yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Tüzel Kişilik Perdesinin Ters (Dolaylı) Aralanması

Tüzel kişilik perdesinin ters aralanması, ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulması durumudur. Bu durumda tüzel kişinin ortağının alacaklıları, ortağın hâkimiyet ilişkisi bulunduğu tüzel kişiye başvurabilmekte ve ortak ile birlikte anılan tüzel kişiyi de sorumlu tutabilmektedir. Yargıtay kararlarında tüzel kişilik perdesinin ters kaldırılması kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında borçlu şahısın kendisine ait aile şirketi üzerinden ticari faaliyette bulunduğu, ticari faaliyetlerine bu şirket üzerinden devam ettiği, ancak borca ilişkin belgeleri şahsı adına düzenlediği olayda alacaklı olan tarafı korumak amacıyla tüzel kişilik perdesinin tersine kaldırılarak, şirketin sorumluluğuna gidilmesini kabul etmiştir. Tüzel Kişilik Perdesinin Çapraz Kaldırılması Tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması durumu, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir. Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olabilmektedir. Kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği gibi, hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerekmektedir. Ancak iştirak ilişkisinin veya şirketler arasında organik bağın bulunduğu her durumda perdenin aralanarak perde arkasındakilerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki tüzel kişinin karar verme organlarına hâkim olmak, tüzel kişinin tek ortağı ya da tek yöneticisi olmak da tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için kendi başına yeterli sebep değildir. Yargıtay kararlarında tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında organik bağ ilişkisinde işveren sıfatı olan tüzel kişinin, işçinin iş sözleşmesinden veya iş kanunundan doğan haklarını kullanmasının engellenmesi için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi durumunda tüzel kişinin bağımsızlığını sınırlamış ve organik bağ içinde olunan şirket için amacıyla tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak kaldırılarak, şirketin sorumluluğuna gidilmesini kabul etmiştir.

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin Uygulanabileceği Durumlar

Alanların Birbiri İçine Geçmesi

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için, tüzel kişilik ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılması gerekmektedir. Tüzel kişilik ile ortaklarının faaliyet alanlarının ve malvarlıklarının birbirine karışması, bir şirketin ticari defterlerinin başka bir şirketin iş yerinde tutulması, aynı ticari defterlerin kullanılması, ortak hesap yapılması, tek merkezden idare edilmesi, ya da şirketin yeterli sermayeye sahip olmaksızın, alacaklıları veya üçüncü kişileri zarara uğratmak amacıyla bilinçli olarak faaliyet göstermesi gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Şirketin ortaklarının, şirketin malvarlığı ile kendi malvarlıklarını özdeş hale getirmeleri veya dışarıya karşı tek bir tüzel kişilikmiş gibi hareket etmeleri de bu durumu oluşturmaktadır.

Yabancı Yöntemi

Belli bir kişi veya grup, şirketin ticari faaliyetlerinin dışında kendi ekonomik çıkarlarını gözeterek tüzel kişiliğe hâkimiyet kurmaya çalışıyorsa, bu durumda tüzel kişilik perdesinin aralanması söz konusu olabilecektir. Bu hâkimiyet, şirket faaliyetlerinin grup yararına olmayacak şekilde şekillendirilmesini veya şirket kaynaklarının, şirket dışı amaçlarla kullanılmasını içerebilmektedir. Özellikle, bir holding veya grup şirketi bünyesinde, bağlı şirketlerin zararına olacak şekilde ana şirketin hâkimiyetini kullanması durumunda yabancı yöntemi uygulaması ortaya çıkmaktadır.

Öz Kaynak Yetersizliği

Tüzel kişiliğin, faaliyet konusunu gerçekleştirmek için yeterli sermayesi bulunmaması ve bu sermaye yetersizliğinin bilinçli olarak sürdürülmesi halinde, tüzel kişilik perdesi aralanabilecektir. Yetersiz sermaye ile faaliyete devam eden şirketler, sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlanamayacaklardır. Özellikle, sermaye yetersizliğinin alacaklıları zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli bir strateji olarak kullanıldığı durumlarda, bu şartın varlığından bahsedilebilir.

Muvazaa ve Kötü Niyet

Tüzel kişiliğin, hukuki görünümden faydalanmak amacıyla aldatıcı veya muvazaalı işlemler yaparak üçüncü kişileri zarara uğratması durumunda, tüzel kişilik perdesinin aralanması mümkün olabilmektedir. Muvazaa, işlemlerin gerçek durumla örtüşmediği ve alacaklıları yanıltma amacı taşıdığı hallerde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, tüzel kişiliğin, sırf alacaklılardan mal kaçırmak veya sorumluluktan kaçınmak amacıyla kullanılması da kötü niyetin varlığını göstermektedir.

Organik Bağın Varlığı

Tüzel kişilik perdesinin aralanabilmesi için, tüzel kişi ile bu tüzel kişiyi oluşturan kişiler veya diğer tüzel kişiler arasında güçlü bir organik bağın varlığı önem taşır. Bu bağ, iki tüzel kişi arasında ortak yönetim, benzer faaliyet alanları, aynı ortaklar veya yönetim kurulu üyeleri gibi unsurların varlığı ile ortaya çıkabilir. Ancak, bu tür organik bağın tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli olmadığı, kötü niyetli veya aldatıcı işlemlerin de mevcut olması gerektiği unutulmamalıdır.

Sonuç

Tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişi ile onu oluşturan ortaklar veya yöneticiler arasındaki ayrımın ortadan kaldırılarak, tüzel kişinin borçlarından dolayı ortakların da sorumlu tutulmasını sağlayan hukuki bir mekanizmadır. Bu mekanizma, genellikle tüzel kişiliğin kötüye kullanılması, muvazaalı işlemler yapılması, yeterli sermayenin bulunmaması veya alacaklıların aldatılması durumlarında uygulanmaktadır. Kanunda açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, öğretide ve içtihatlarda kabul edilen bu teori, her somut olayın özelliklerine göre yargı tarafından değerlendirilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin aralanabilmesi için, tüzel kişiliğin hukuki statüsünün kötüye kullanıldığı ve alacaklıların haklarının zarara uğratıldığı somut delillerle ispatlanmalıdır. Bu ilke, ticaret hukuku ve şirketler hukuku alanlarında, özellikle de şirketler arası organik bağın ve kötü niyetli işlemlerin varlığı halinde uygulanmaktadır. Tüzel kişilik perdesinin aralanması, istisnai bir uygulama olup, genel olarak tüzel kişilerin ve ortaklarının hukuki bağımsızlıklarının korunması gerektiği prensibiyle dengeli bir şekilde kullanılmalıdır.