Dijital Ekonominin Dönüm Noktası – Google Antitröst Davası
2023 yılında Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı (“DOJ”), Google LLC (“Google”)’ye karşı geniş kapsamlı bir antitröst davası açmıştır. Bu dava, dijital ekonomi ve teknoloji devleri üzerinde önemli etkiler yaratması beklenen bir süreç olarak dikkat çekmektedir. DOJ, Google’ın arama motoru ve dijital reklamcılık pazarlarındaki lider konumunu, rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar ve stratejilerle pekiştirdiğini öne sürerek, şirketin Sherman Antitröst Yasası’nın 1. ve 2. maddelerini ihlal ettiğini iddia etmektedir. Özellikle Google’ın Apple ve Android cihaz üreticileriyle yaptığı anlaşmalar, rakip arama motorlarını dışlama ve dijital reklam pazarında tekel oluşturma stratejilerinin merkezinde yer almaktadır. Dava, Microsoft’un 1990’lardaki antitröst davasıyla karşılaştırılarak, dijital dünya için benzer yapısal değişiklikler getirebilecek bir dönüm noktası olarak görülmektedir.
Giriş
Dijital dünyada hızla büyüyerek arama motoru ve dijital reklamcılık pazarlarında lider konumda bulunan, Dünya genelinde arama motoru pazarının %90’ından fazlasını kontrol eden Google, dijital reklam gelirlerinde de benzer bir hakimiyete sahip olmuştur. DOJ’un Google’ın bu pazarlardaki hakimiyetini rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar ve stratejilerle pekiştirdiği ve Sherman Antitröst Yasası’nın 1. ve 2. maddelerini ihlal ettiği iddiasıyla açtığı antitröst davasının ilk duruşması 9 Eylül 2024 tarihinde gerçekleşmiştir.
Rekabet İhlalleri
Dava kapsamında, Google’ın pazar gücünü kötüye kullanarak yatay ve dikey ihlallerle rekabeti iki ana eksende sınırlandırdığı iddia edilmektedir. Bu kapsamda, Google’ın pazar stratejilerinin Sherman Antitröst Yasası’nın 1. ve 2. maddeleri çerçevesinde hukuka aykırı olduğu öne sürülmektedir.
Yatay Rekabet İhlalleri
Yatay rekabet ihlalleri, aynı pazarda faaliyet gösteren firmalar arasında yapılan rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar veya stratejiler olarak tanımlanmaktadır. Bu tür ihlaller, Sherman Antitröst Yasası’nın 1. maddesi kapsamında ele alınmakta olup, genellikle rakiplerin pazar payını azaltmak veya onları tamamen piyasadan çıkarmak amacıyla gerçekleştirilen eylemleri içermektedir. DOJ’un iddialarına göre, Google’ın geliştirdiği stratejiler pazardaki rakipleri dışlamayı hedeflemekte ve yatay rekabeti ciddi şekilde zayıflatmaktadır.
Rakip Arama Motorlarının Dışlanması
DOJ, Google’ın Apple ve Android cihaz üreticileriyle yaptığı anlaşmalar sayesinde bu cihazlarda varsayılan arama motoru olarak kendisini belirlediğini iddia etmektedir. 2022 yılında Google’ın, Apple’a varsayılan arama motoru kalabilmek için 20 milyar dolarlık bir ödeme yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu anlaşma, Apple cihazlarında diğer arama motorlarının varsayılan olarak seçilmesini engelleyerek rekabeti kısıtlamaktadır. Google’ın bu stratejisi, Sherman Antitröst Yasası’nın 1. maddesi kapsamında değerlendirilen yatay rekabet ihlallerine örnek teşkil etmektedir.
Dijital Reklamcılık Pazarındaki Tekelleşme
Google, dijital reklamcılık pazarında da rakiplerini dışlayan uygulamalar geliştirmiştir. Google AdWords ve AdSense platformları, dijital reklam pazarının büyük bir kısmını kontrol etmekte olup, rakip reklam platformlarının pazar payı kazanmasını zorlaştırmaktadır. DOJ, Google’ın bu pazar payını artırmak amacıyla rakip platformların faaliyetlerini kısıtlayıcı uygulamalar geliştirdiğini ileri sürmektedir. Reklam verenlerin, Google’ın geniş kullanıcı veritabanına erişim zorunluluğu, diğer platformların rekabet gücünü zayıflatmakta ve yatay rekabeti sınırlamaktadır.
Dikey Rekabet İhlalleri
DOJ, Google’ın cihaz üreticileri ve tarayıcı geliştiricileriyle yaptığı anlaşmaların, bu şirketlerin ürünlerinde varsayılan arama motoru olarak Google’ı kullanmalarını sağlayarak rekabeti engellediğini iddia etmektedir. Bu tür anlaşmalar, özellikle Sherman Antitröst Yasası’nın 2. maddesi altında pazar hakimiyetinin kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilmektedir.
Cihaz Üreticileri ile Yapılan Anlaşmalar
Google, Android cihaz üreticileriyle yaptığı anlaşmalar sayesinde bu cihazlarda varsayılan arama motoru olma konumunu güçlendirmiştir. Bu tür dikey anlaşmalar, kullanıcıların alternatif arama motorlarına erişimini sınırlamaktadır. DOJ, bu stratejinin rakip arama motorlarına pazar payı kazandırmayı engellediğini ve Google’ın tekelleşme amacına hizmet ettiğini savunmaktadır. Sherman Antitröst Yasası’nın 2. maddesi, bu tür tekelleşme girişimlerini yasaklamaktadır.
Tarayıcı Geliştiricileri ile Yapılan Anlaşmalar
Google, tarayıcı geliştiricileriyle yaptığı anlaşmalar yoluyla, kullanıcıların tarayıcılarda varsayılan arama motoru olarak Google’ı kullanmalarını sağlamaktadır. Bu anlaşmalar, rakip arama motorlarının tarayıcılarda varsayılan olarak yer almasını engelleyerek pazar payı kazanmalarını zorlaştırmaktadır. DOJ’a göre, bu stratejiler dikey rekabeti sınırlayarak Sherman Antitröst Yasası’nın 2. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Microsoft Antitröst Davası ile Benzerlikler
Google Antitröst Davası, 1990’larda Microsoft’un karşılaştığı benzer bir davayı hatırlatmaktadır. Microsoft, o dönemde Windows işletim sistemi ile Internet Explorer tarayıcısını entegre ederek, rakip tarayıcıları (özellikle Netscape Navigator) dışladığı iddiasıyla antitröst yasalarını ihlal etmekle suçlanmıştı. DOJ, bu davada Microsoft’un rekabeti sınırlayıcı uygulamalar ile pazar hakimiyetini kötüye kullandığını ileri sürmüştü. Mahkeme, Microsoft’un bu davranışları sonucunda şirketin faaliyetlerinde köklü değişiklikler yapmasına karar vermiştir. Google davası da benzer stratejilerle ilişkilendirilmektedir. Google, cihaz üreticileri ve tarayıcı geliştiricileriyle yaptığı anlaşmalar yoluyla, tıpkı Microsoft’un işletim sistemi üzerinden yaptığı gibi, pazardaki rakiplerini dışlayarak tekelleşmeye çalışmakla suçlanmaktadır. DOJ, Google’ın bu anlaşmalarının rekabeti ciddi şekilde zayıflattığını savunurken, Google ise bu anlaşmaların yasal olduğunu ve kullanıcıların kolayca alternatif arama motorlarına erişebildiklerini savunmaktadır. Microsoft davasında alınan karar, rekabetin yeniden sağlanması amacıyla Microsoft’a bazı kısıtlamalar getirilmesini sağlamıştı. Benzer şekilde, Google davasında da yapısal ve davranışsal değişiklikler yapılması talep edilmektedir. Bu kapsamda DOJ, Google’ın arama motoru ve dijital reklamcılık faaliyetlerinin ayrılması gibi çözümler önermektedir.
Küresel Etkiler
Google’a karşı açılan bu antitröst davasının etkileri sadece ABD ile sınırlı kalmayacaktır. Özellikle Avrupa Birliği (“AB”), teknoloji devlerine karşı sıkı rekabet düzenlemeleri uygulamaktadır. AB, Google’a daha önce 2018 yılında 4.34 milyar euro ceza kesmiş ve Dijital Pazarlar Yasası (“DMA”) ve Genel Veri Koruma Yönetmeliği (“GDPR”) gibi düzenlemelerle büyük teknoloji şirketleri üzerinde sıkı denetimler başlatmıştır. Google’ın bu davada alacağı cezalar ve düzenlemeler, AB’de ve diğer büyük pazarlarda da benzer antitröst davalarının açılmasına yol açabilecektir. Google’ın küresel iş modelleri üzerindeki bu düzenleyici baskılar, Türkiye gibi diğer ülkelerde de benzer sonuçlara yol açabilecektir. Türkiye’de, Google geçmişte Rekabet Kurumu tarafından denetlenmiş ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde çeşitli cezalar almıştır. 2019 yılında, Rekabet Kurumu, Google’a Android işletim sistemi aracılığıyla pazardaki rekabeti ihlal ettiği gerekçesiyle 93 milyon TL ceza vermiştir. Ayrıca, 2020 yılında Google’a “genel arama hizmetleri pazarında hakim durumunu kötüye kullandığı” gerekçesiyle 296 milyon TL ceza kesilmiştir. Türkiye’deki bu düzenlemeler göz önüne alındığında, ABD ve AB’deki davaların etkisiyle Türkiye’de de benzer cezalar gündeme gelebilecektir.
Sonuç
Google Antitröst Davası, dijital reklamcılık ve arama motoru pazarındaki rekabet ihlallerini mercek altına alan önemli bir dava olarak değerlendirilmektedir. Bu dava, yalnızca Google’ın iş modelini değil, teknoloji devlerinin küresel iş yapış şekillerini de değiştirebilecektir. Rekabet hukuku açısından ise, dijital ekonomi için önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmekte olup, teknoloji sektöründe daha adil ve şeffaf bir rekabet ortamının oluşmasına katkıda bulunabilecektir. Microsoft davası ile olan benzerlikler, bu davanın da dijital pazarlarda köklü yapısal değişikliklere yol açabileceğini göstermektedir. Bunun yanı sıra, Google’ın küresel çapta karşılaştığı düzenleyici baskılar, Türkiye gibi pazarlarda da yeni cezalarla sonuçlanabilecektir.
Yorum bırakın